Bu yazıyı umudun her zaman her yerde evrensel ve geçerli olduğunu düşünerek yazdım. Bir süredir umut üzerinde düşünüyorum.Neden bu kadar umutsuzluk var ? Ya da daha doğrusu neden bu kadar umutsuzluk var ? Mutsuz insan mı umutsuzdur? Ya da insanlar umutsuz olduğu için mi sürekli mutsuz olurlar ? Umutsuzluk ve mutsuzluk arasında geçerli ve tutarlı bir ilişkinin olduğuna inanıyorum.
Peki insanlar umudunu nasıl taze tutar ? Nasıl hisseder ? Nasıl duyumsar ? Unut insanın neresindedir; beyninde mi, yüreğinde mi ? Umut olmazsa ne olmaz? İnsan umut olmadan nasıl yaşar?İnsanların hayatlarında muhakkak bir dönüm noktası olmuştur. Buna şansa diyende var umudunu taze tutarak diyende var. Evet umudu taze tutup ve umudunu eyleme dönüştüren insanların hayatlarının her evresinde kalıcı isler bırakacağına inanıyorum. Bu yüzden bütün insan eylemlerinin basında bir umut var. Umut her zaman harekete dönüşebilir, her zaman vardır. Hiç umut yok diyoruz ya bazen, aslında herkesin içerisinde bir umut kırıntısı vardır ama bunu çıkarmaya korkarlar. Çünkü insanlar karanlıkta yaşamaya alışmışlardır. Alışkanlıklarının dışına çıkmaktan çıkarsa mutsuz olmaktan korkarlar. Oysa ki umut umutsuzluğun ötesinde aydınlığa bir el uzatmaktır belki de, sadece biraz cesaret ister. Umutsuzluktan korkup kaçma aş, yürü, ilerle belki bir adım ötesi aydınlık. Geleceğin aydınlıkta gizli olduğunu unutma. Umutsuz insan umut üretmekten vazgeçmiş insandır, pes etmiştir. Pes etmemizin temel nedeni kendimizizdir. Umudu ateşleyecek tek bir şey vardır, o da insanın kendisi.
Şimdi soru cansızda bile olan umudu siz nasıl kaybediyorsunuz? Kendinizden nasıl vazgeçiyorsunuz?