Antalya escort Antalya escort bayan Antalya bayan escort

Ali Baba Sultan Ocağı Alevi Kültür ve Cemevi Derneğinden Maden Ocağına Hayır - MySivas.Com Sivas HaberleriMySivas.Com Sivas Haberleri

23 Nisan 2024 - 10:06

Ali Baba Sultan Ocağı Alevi Kültür ve Cemevi Derneğinden Maden Ocağına Hayır

Son Güncelleme :

18 Temmuz 2019 - 17:11

Ali Baba Sultan Ocağı Alevi Kültür ve Cemevi Derneğinden Maden Ocağına Hayır

14 Kasım 2018’de SİVAS ili HAFIK, ilçesi Beykonağı Köyü-H38d2 mevkiindeki Emmioğlu Mer. Mad. İnş. Taah. İnş. Malz. Müh.Akaryakıt Pet. Ür. Tur. İml. İth. İhr. Tic. Ve San. A.Ştarafından yapılması planlanan 201701200 ruhsat numaralı (ER: 3362321 Mermer Ocağı İşletmesi projesi’neonay istendi ve valilik tarafından ÇED süreci başlatıldı. Daha sonra 12 Haziran 2019’da çıkan  “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verilmiştir.

  Maden ocağı adı altında yapılan define avcılarının kazıları tarihsel ve kültürel değerlerimizin yağmalanmasına neden olmaktadır. . Envanter çalışması yapılmadığı ve koruma altına alınmadığından dolayı,Selçuklu ve Osmanlı Dönemi öncesine ait mağara ve kalenin,tahrip edilmesi, bozulması kaçınılmaz olacaktır.

Genellikle parasal değeri olan objelerin bulunabileceği kale, mağara, mezarlık,

 Tümülüs, kaya mezarları, sunak taşları, höyükler, ören yerleri gibi yerler hedef alınmaktadır.Daha fazla zengin olabilmek için her yolu mubah gören maden şirketleri onarılmaz zararlar vermekle birlikte, kültürel miras değerlerimizi de yok etmektedirler.

Beykonağı Köyü’nde Eşek Meydanı ve Melek Dede Mevkiinde yapılması planlanan mermer ocağı haberini duyduğumuz andan itibaren tepkimizi gösterdik ve 23.10.02018 tarihinde Sivas Valiliğine itiraz dilekçemizi verdik. Gerek Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 19.11.2018 tarihli dilekçesi, gerekse KültürVarlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 01.11.2018 ile 07.05.2019 tarihli cevap dilekçelerinde konunun bütünlüğüne, ehemmiyetine dair bilgisiz, ilgisiz, alakasız oldukları ve yanlı davrandıkları söz konusudur. ÇED raporunu hazırlayanlar niteliksiz, alanında eğitimsiz, konu ile ilgisiz personeldir.

Olay yerinde inceleme ,araştırma yapmadan  “2863 Sayılı kanun kapsamında kalabilecek taşınır/taşınmaz kültür varlığı ya da parçasına rastlanmamış olduğundan..”   şeklinde devam eden görüşüne  katılmıyoruz.  Tutarsız, hukuki dayanağı olmayan hatalı değerlendirmelerin kabulü mümkün değildir.

ÇED NEDİR, NE DEĞİLDİR?

2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 2. Maddesinde ve   ÇED Yönetmeliği  4. Maddesinde ; Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED): “ Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar” olarak tanımlanmıştır.

1982 Anayasası’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. madde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”hükmünü getirmiştir.

1983 tarihinde yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10.maddesi ile Çevresel Etki Değerlendirmesi  (ÇED) ilk kez mevzuatımıza kazandırılmıştır. ÇED konusunda karar verici yetkili kurum Çevre ve Şehircilik Bakanlığıdır.

7 Şubat1993 yılında yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, çevreye etkisi olabilecek projelerin faaliyete girmeden engellenmesini amaçlamıştır. ÇED Yönetmeliği, pek

çok kez değişikliğe uğramıştır.

1997 tarihli ikinci ÇED Yönetmeliği ise hükümlerinde pek çok kez değişiklikler yapıldıktan sonra, 2002, 2003 ve 2008 tarihinde düzenlemeler yapılarak yürürlüğe tekrar girmiştir. ÇED Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler kamu yararına mı,çevre yararına mı yoksa maden işletenlerin yararına mı yapıldığı ?! Şüphe oluşturmuş kanunlara ve devlete olan güveni sarsmıştır. 

Bakanlık karar vermeden önce ÇED sürecinde ilgili tüm  kamukurum ve kuruluşların görüş ve önerilerini almakla beraber,  sivil toplum örgütlerin katılımını ve rızasını alması kanun gereğidir.

ÇED Komisyonu’nda14 faaliyetin konusuna göre değişik kurum ve kuruluşlardan gelen temsilcilerin görüşleri doğrultusunda faaliyetin çevresel etkileri değerlendirilmekte ve bir karara varılmaktadır.  ÇED süreci sonunda tesis edilen rapor, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı”, Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı”veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz Kararı” verilir.

ÇED VE HALKIN KATILIMI

ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Yönetmeliği’nin 9.  Maddesi, gereğince yöre halkını proje hakkında bilgilendirmek,  projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere en az 10 gün önceden, toplantı tarihi, yeri ve saatinin belirtildiği, yörede gerçekleşecek proje hakkında bilgi verilmesi amacıyla halkı toplantıya davet ilanları dağıtır, gazetede yayınlar, ilgililere yazılı olarak da haberdar edilmesi zorunludur.

Gerçekleştirilmesi planlanan projeden etkilenen veya etkilenmesi muhtemel olan halkın  ÇED sürecinde  katılımının sağlanması ve bilgi verilmesi, yöre halkının da düşüncelerinin değerlendirilmesi açısından çevresel konularda bilgiye erişim, çevresel karar verme sürecine halkın katılımı kanun gereğidir.

Halkın Katılımı Toplantısındaki görüş ve öneriler göz önüne alınmak suretiyle rapor düzenlenmelidir. Komisyon tarafından, inceleme değerlendirme toplantıları sırasında;  Halkın katılımı toplantısı ve süreç içerisinde gelen görüş ve önerilere çözüm getirilip getirilmediğine, ilişkin inceleme ve değerlendirmeler yapılır.

İnceleme değerlendirme komisyonuna sivil toplum kuruluşları temsilcileri de üye olarak çağrılabilmektedir.

ÇED Komisyonu’na ALİ BABA SULTAN OCAĞI ALEVİ KÜLTÜR VE CEMEVİ DERNEĞİ ’nden yetkili temsilci katılmalıdır. Derneğimizin görüşleri gerek bölge halkı, gerekse Çevresel Etki Değerlendirilmesi açısından önem arz etmektedir. Gerekçesiz ÇED raporunu kabul etmiyoruz.

Sivas Valisi’nin muhtarları çağırarak toplantıda ; “ Mermer ocaklarına karşı çıkmayın, ilimiz için gerekli ve önemlidir.” diyerek mermerin faydalarını anlatması çok manidardır. Sayın vali şirket yöneticisi mi veya şirkete ortak mı?! Anlamış değiliz.Gerekçesiz ÇED raporunu kabul etmiyoruz.

Maden ocağının etkileyeceği alandaki yöre halkının, faaliyet konusunda görüşlerinin ve rızalarının alınması, yöre halkının temsilcilerine, köy muhtarına ve ilgili derneklere proje dokümanlarının sağlanması, bilgi verilmesi gerekmektedir. ÇED sürecine etkin halk katılımı olmadan hazırlanan rapor şaibelidir..

Sivas ili, Hafik ilçesi, Beykonağı Köyü’nde Melek Dede ve Eşek Meydanı Mevkiine (H38d2) verilen   “Çed Gerekli Değildir” raporunun bir anlamı, resmiyeti olmadığı gibi, çevrenin korunmasına hizmet etmeyeceği ve hukuka uygun olmadığı da açıktır.  Raporu hazırlayan personellerin mermer ocağı şirketinin adamları ve arabaları ile köylüden habersizce bölgeye geldiklerini söylemeleri ciddiyetsizliklerini,  tutarsızlılıklarını ve menfaat ilişkilerini ortaya koymaktadır.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED ) Yönetmeliği’nde “ halk”, “ilgili halk” ve “halkın katılımı toplantısı” tanımları, halkın katılımı konusuna özel bir önem verildiğini göstermektedir.  Velâkin kanunda yazıyor olması başka bir şey, yazılanın uygulanmaması bambaşka bir şeydir.

İLGİLİ MEVZUAT

 ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ

8. Madenin6.fıkrasında “ Bakanlık, Halkın Katılımı Toplantısı ve kapsam belirleme için görüş verme tarihini belirten bir yazıyı ve ek-3’te yer alan Genel Format doğrultusunda hazırlanmış ÇED Başvuru Dosyasını, Komisyon üyelerine gönderir.

Komisyon tarafından, inceleme değerlendirme toplantıları sırasında;

a) ÇED Raporu ve eklerinin yeterli ve uygun olup olmadığına,

b) Yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırılıp dayandırılmadığına,

c) Projenin çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediğine,

ç) Çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin yer alıp almadığına,

d) Halkın katılımı toplantısı ve süreç içerisinde gelen görüş ve önerilere çözüm getirilip getirilmediğine, ilişkin inceleme ve değerlendirmeler yapılır.

(10) Komisyon çalışmalarını ve değerlendirmelerini tutanak altına alır ve sonuçlandırır.

Bölüm IV: Halkın Katılımı

a) Projeden etkilenmesi muhtemel ilgili halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin çevresel etki değerlendirmesi çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler

b) Görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar

DUYARLI YÖRELER

a) Milli Parklar Kanunu’nun 2 nci maddesinde tanımlanan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca belirlenen “Milli Parklar”, “Tabiat Parkları”, “Tabiat Anıtları” ve “Tabiat Koruma Alanları”,

ğ) Orman Kanunu uyarınca orman alanı sayılan yerler,

j) Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde belirtilen alanlar.

HALKIN KATILIMI TOPLANTISI

Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Madde 9 1)Halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere; Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar ve proje sahibinin katılımı ile Bakanlıkça belirlenen tarihte, projeden en çok etkilenmesi beklenen ilgili halkın kolaylıkla ulaşabileceği Valilikçe belirlenen merkezi bir yer ve saatte Halkın Katılımı Toplantısı düzenlenir.

a) Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar toplantı tarihini, saatini, yerini ve konusunu belirten bir ilanı; projenin gerçekleştirileceği yörede yayınlanan yerel süreli yayın ile birlikte yaygın süreli yayın olarak tanımlanan bir gazetede toplantı tarihinden en az on (10) takvim günü önce yayınlatır.

b) Halkın Katılımı Toplantısı, Çevre ve Şehircilik İl Müdürünün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında yapılır. Toplantıda; halkın, proje hakkında bilgilendirilmesi, görüş, soru ve önerilerinin alınması sağlanır. Başkan, katılımcılardan görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilir. Toplantı tutanağı, bir sureti Valilikte kalmak üzere Bakanlığa gönderilir.

(2) Valilik, Halkın Katılımı Toplantısı ile halkın görüş ve önerilerini bildirebileceği süreç ile ilgili zamanlama takvimini ve iletişim bilgilerini halka duyurur. Halkın görüş ve önerileri, zamanlama takvimi içerisinde Komisyona sunulur.

(3) Komisyon üyeleri, kapsam belirlemesi öncesinde proje uygulama yerini inceleyebilir, kendilerine iletilen tarihe göre Halkın Katılımı Toplantısına katılabilirler.

(4) Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlar tarafından halkı bilgilendirmek amacıyla broşür dağıtmak, anket, seminer gibi çalışmalar Halkın Katılımı Toplantısından önce yapılabilir veya internet sitesinden yayınlanabilir

HAKSIZ BİR MENFAAT SAĞLAYARAK GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Kamu görevlileri görevini kanunun öngördüğü şekilde yapmamış ve görevi kötüye kullanma suçu işlemişlerdir.Görevinin gereğini yapmakta ihmal ve kötüye kullanmak suretiyle kanuna aykırı davrandığı sabittir. Vatandaşın devlete ve memurlarına güvenleri zedelenmiştir.  Yöre halkına psikolojik manipülasyon yapılmaktadır.

Çevresel açıdan sakınca olmadığını ifade eden “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararınaneden olan eylemlerin zincirleme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve cezalandırılmasına karar verilmesi isabetli olacaktır.

 TCK’nın 250, 252, 255 ve 257.maddelerini ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu işlemişlerdir.İrtikap suçu ve görevi kötüye kullanma suçu da taksirle değil, kasten işlenen bir suçtur.Görevinin gereklerine aykırı davranan memurların ilgili mevzuata göre cezalandırılması gerekir

MADDE 255.– (1) Görevine girmeyen ve yet­kili olmadığı bir işi ya­pabileceği veya yaptırabile­ceği kanaatini uyandırarak yarar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
Görevi kötüye kullanma

MADDE 257.– (1) Kanunda ayrıca suç olarak ta­nımlanan hâller dı­şında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağdu­riyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandı­rılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâl­ler dışında, görevinin ge­reklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, gö­revi­nin gereklerine uygun davranması için veya bu ne­denle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hük­müne göre cezalandırılır.

ALEVİ İNANÇ DEĞERLERİNE SAYGISIZLIK VE SALDIRI

İNANÇ MERKEZİNE TAŞ OCAĞI AÇACAKLAR!

Alevilerin Kutsal mekânlarına kepçelerle, dozerlerle, dinamitle değil EDEP  ve ERKEN ve DESTUR ile gidilir.

Tozanlı  40-41̊ kuzey paralelleri ile 37-38 ̊  doğu meridyenleri arasın da bulunmaktadır. İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğusunda, Tokat ile Sivas İli’nin arasında geniş bir coğrafi bölgenin adıdır. Tozanlı ismini Tozan Beğ’den ve Tozanlı Cemaati’nden almıştır. Otmanlı Devleti’nde Tokat’a bağlı kaza konumundadır. Bugün ise Doğanşar Hafik, Almus, Reşadiye, Koyulhisar ilçelerine bağlı köyleri kapsamaktadır.

Tozanlı Deresinin %70 i dağlık ormanlık ve meyilli arazilerdir. Yüce dağları engin vadileri yaylaları var. Asırlar boyu kardeşliğin, insanlığın buluştuğu mekânlardır. Alevi-Sünni aynı kaderi paylaşmış aynı havayı solumuş aynı türküyü söylemişlerdir. Çeşit çeşit çiçekler biter renklerin bütünleştiği yerdir Tozanlı.

SİVAS ili HAFIK, ilçesi Beykonağı Köyü-H38d2 mevkiindeki EMMİOĞLU MER. MAD. İNŞ. TAAH. İNŞ. MALZ. MÜH.AKARYAKIT PET. ÜR. TUR. İML. İTH. İHR. TİC. VE SAN. A.Ş tarafından yapılması planlanan 201701200 Ruhsat Numaralı (ER: 3362321 Mermer Ocağı İşletmesi Ocağı İşletmesi projesi’ne“Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararına tepkiler çığ gibi büyümektedir.

Alevi inanç değerlerinin ve kutsallarının bulunduğu MELEK DEDE ve EŞEK MEYDANI Mevkiinde açılması planlanan taş ocağı tüm yöre halkını tedirgin etmiştir.Anadolu’da ki  Aleviler için önemli inanç merkezlerinden biri olan  Ali Baba Sultan Ocağı evlatlarından Ahı Sultan‘ın kerametiyle çıkartmış olduğu ASA SUYU,  MELEK DEDE TÜRBESİ ve KIRK ZİYARET’in olduğu bu yer her yıl binlerce ziyaretçinin geldiği mekandır.

 Tabiatın doğal güzelliği ve inançsal değerlerimiz zarar görmekte ve tahrip edilmektedir. Osmanlı yazılı kaynaklarında KIRK ZİYARET diye adlandırılan bu yer, geçmiş tarihlerde KIZILBAŞ TÜRKMEN KURULTAYI’nın yapıldığı bölgedir. TARİHİ KALE VE MAĞARALAR BULUNMAKTADIR. Böyle tarihi önem taşıyan bir yerin bugüne kadar tescillenerek koruma altına alınmamış olması bir skandaldır.

 Sözlü tarihimizde anlatılır,  Anadolu’dan ve Horasan’dan gelen Pirler ve Dedeler buradaki kalede KIZILBAŞ TÜRKMEN KURULTAYI’nı yaparlar.Hacı Emiroğlu Beyliği’nden bir heyet de bu kurultaya katılır.Tozanlı’ya bağlı Hisarcık köyündenPir Ali’nin oğlu Pir Sultan, Şeyh Mecid Karyesinden ( Mecit Köyü), Pir Ahmed’in  oğullarıHubyar ile Pir Sultan,Sivas’tan Ali Baba Horasan-i, Çeltek Baba, Peyik Baba, Hopaz Baba, Çöreği Büyük köyünden Pir Vehent, Kurt Baba gibi bir çok Anadolu Ereni bu toplantıya katılmışlardır.

Merkep (Eşek ) MeydanıALİ BABA BİN AHİ MEHMED BEĞ VAKFI’ na ait vakıf arazisidir.Muharrem 1048/ Mayıs 1638 tarihli Vakfiyede kayıtlıdır. Bu yere ait ferman, hüccet, arzuhâl ve tarihi belgeler tarafımızda ve Arşivlerde bulunmaktadır. Yapılan Kadastronun usulüne uygun yapılmadığı suiistimallerin olduğu yapılan kadastronun köylüleri mağdur ettiği, mülklerine müdahale edildiği de hukuken kabul edilemez. Bölgede Kadastro yapılırken haksız uygulama ile bu taşınmaz vadi, Ali Baba Vakfına ait mevkuf iken yazılmamıştır.

MELEK DEDE TÜRBESİ: Kalenin dibinde üzeri taş yığınlarıyla kaplı olan yöre halkının ziyaret ettiği, kurbanlar kestiği, törenlerin yapıldığı, dileklerin dilendiği bir makamdır burası. Hakkında hikâyelerin, efsanelerin anlatıldığı saygı duyulan yüce bir zattır Melek Dede. Aslında “Melek “ onun sıfatıdır, adı unutulmuş lakin kadir kıymet bilen vefalı Anadolu halkı Erenini, Dervişini unutmamıştır. Her fırsatta ziyaret etmiş, zorda darda kalınca dualarında Melek Dedeyi vesile etmişlerdir.
Beykonağı köylüleri ilkbaharda yaylaya çıkarken ve son güzün yayladan inerken bir gün burada otak kurar kurbanlarını keser, lokmalarını yapar Alevi inanç gereği yol erkân yürütülürdü.

 Binlerce insanın ziyaret ettiği, saygı duyduğu, inanç mekânı MELEK DEDE TÜRBESİ taş ocağından en çok etkilenecek mekânların başında gelecektir. Kutsal Mekânlar çok fazla önem taşıyan ve korunması gereken mukaddes sevgi bağı olan yerlerdir.

AHİ DEDE’ninHİKMET ve KERAMETLERİ

Akı DedeSultan  Suyu

Sivas Ali Baba Zaviyesi’nde ikamet eden Ali Baba Sultanın evlatları 30.11.1925’te çıkarılan 677 Sayılı Tekke Ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine  Ve Türbedarlıklarla Birtakım Ünvanların Men Ve İlgasına Dair Kanun’laAlevi  tekkelerinin bilmüzade ile satılması, el konulması sonucu Sivas’ta ki dergahtan ayrılırlar.

 Ali BabazadeTekneşin Eş-Seyyid Eş- Şeyh Hüseyin Efendi’nin  (1808- 1874) oğluFeyzullah Efendi (1845-1903) Heze ( Bayramtepe) köyüne gelir ve yerleşir. Feyzullah Efendinin oğlu Seyit Ali Dede (1899- 1972) daha sonraları Divriğin (Beykonağı)köyüne göçer. Köyde hayvancılık ve çiftçilik yapar. Seyit Ali Dede’nin, Feyzullah – Yeşiltaç (1931- 2007), Hasan Efendi (1934-1995),Şeyh Hüseyin(1938-2006), Veli(1945),Ahi Dede (1944-1956)isimlerinde beş tane oğlu ve iki kızı olur.  

                Seyit Ali Dede’nin küçük oğlu AHî DEDE, merkep Meydanı denilen mevkide koyunlarını güderken Divriğin (Beykonağı) Köyü ahalisinden Bıynatoğlu Hasan bir hısımla elinde balta ile Akı Dede’nin yanına gelir. Derebeyi biz zihniyetiyle ve ikrarsız, inançsız, kaba saba, görgüsüz, kuralsız bir şekilde bağırır çağırır. Sinirlenmiş haddinin aşmış ne söylediğini bilmeyen bir uslup ile: Sen tarlamı niye güdüyorsun, malını davarını çek buradan git” der. Yaşının küçük olmasına rağmen Ahi Dede olgunlukla karşılar. “Hasan Emmi benim sürüm hiç kimsenin ekinine zarar vermez, bende zarar gelsin istemem. Niye böyle diyorsun”diye cevap verir.

Cahilliğin,  inançsızlığın, zorbalığın güç ile birleşmesiyle kendisini kanıtlamaya çalışan Hasan Oktay namı diğer Bıynatoğlu; “Seni baltayla keserim” diyerek, Akı Dede’yi yıldırmaya, korkutmaya, sindirmeye çalışılır bir taraftan koyunları, kuzuları oradan uzaklaştırmak için uğraşır. Ali Babazade Akı Dede, haddini aşmış bu adama söylenecek sözün kalmadığını, söylese de anlamayacağını bilir. Kızgınlıktan, sinirden dışarı vuran iç dünyasını sergiler Baynayoğlu Hasan. Susamış, terlemiş, yorulmuş bir vaziyette derki: “ Siz nasıl dedesiniz, sizin de malınız, davarınız var, bizim de, sizin bizden nefarkınız var. Eğer dede isen, Şeyh isen senden su istiyorum. Şuracıktan bir su çıkarda içelim”

Ahi Dede, bu taş kalpli, gaddar zalime derki:-“Kâfir imamın yok mu, Ehli Beyt soyuna, Evladı Resule, sendeki bu azgınlık çulunu yırtar. Allahü Teâlâ senden merhameti kaldırmış. Hakk Erenler görsün  işitsin.”

Durum ve vaziyet itibarıyla, sözün bittiği ve hakikatin meydana çıkması, zuhur etmesi kaçınılmaz bir hal alır. Zalime mazlumun bir olmayacağını, iki dinli ile ikrarlı inançlı Evladı Resulün kıyaslanamayacağı anlatılmalıdır. Ama ne kadar anlatılsa da, herkes hissesi kadar alıyor. Tabiatın kucağında kendisinden başkasını görmeyene, bunu anlatmak hikmet ve keramete mümkün olurdu.

Hikmet ve keramete irşad etmek son dem olayıydı. Bunu da Ehli Beytin neslinden başkası yapmazdı. Kendisinin çocuk yaşta olmasına rağmen “ilahi sır”  Ali Babazade Seyit Ali Dede’nin küçük oğlu Akı Dede’de tecelli etmiş. Asasını yere vurur ve hikmeti ilahi, Abuhayat Suyu yeryüzüne çıkar… suyun çıktığı yere ufak bir gölmeç yapar. Akı Dede derki: -“Hasan emmi su iç …!”Bıynatoğlu Hasan, şaşırmış hayretler içinde ne yapacağını bilmez olmuş hiç su olmayan yerden su çıkmış. Biraz önce su isteyen bu mezalim Adam korkar, su içmez. Ahı Dede der ki; -“ Hasan emmi bu sırrı kimseye söyleme, bu bura da sırrımızın arasında sır olarak kalsın.” Hasan emmi oradan uzaklaşır, daha köye gelmeden yolda gördüğü herkese söylemiş Ahı Dedenin kerametini.  Ahı Efendi suyu çıkarttıktan bir sene sonra  Hakk’a yürür. Hakk Teala katarın dan didarından şefaatinden ayırmasın.

Bu su, Sivas Hafik Divriğin ( Beykonağı)Köyünde Merkep Meydanı mevkindedir.  Buraya Melek Dede mevkisinde denir. Daha sonraları buraya çeşme yapılır.Mukaddes pınar olarak bilinir. İnanç ve itikat üzere ziyaret edilir. Kurbanlar kesilir. Su hastalara şifa niyetiyle içirilir. Ziyaretimiz, kurbanlarımız, tavaflarımız dileklerimiz kabul ola…

Anadolu toprakları şehir ve köylerine varana kadar, şehitler, gaziler, evliyalarla kısacası ululara doludur. İslam Dini’nden nasiplenen insanlar,  doğru yola çığıran bu ulu zatlardan hayır himmet dilemişlerdir. Kabirleri koruma altına alarak Türbe  yapılmıştır. Bu türbeleri ve kutsal ziyaret yerlerini yapanlar, yapımında yardımcı olanlar imanlı ve takvalı olan kimselerdir. Kur’an-ı Kerim’de Allah böyle buyurur: “ Kim Allahın nişane ve ayetlerini ulularsa şüphesiz kalplerinde ki takvadandır.” (Hac suresi 22/32 Ayet)

Evliyaların adlarının yaşatılması, bulundukları yerlere türbelerinin yapılması ve bu türbelerde Allahın isminin zikredilmesi Allah’ın katında Kabul ve makbul amellerden biridir. “GERÇEKLERİN DEMİNE HÜ!”

DİN VE KUTSAL DEĞERLERE SAYGI

 Ülkemizde yaşayan 20 milyon Alevinin inançları bir maden şirketi tarafından hiçe sayılmaktadır.

Saygıahlakın ve hoşgörünün bir göstergesi olarak   kutsal değerlerin başında gelmektedir.Kişilerin ve toplumların bu değerlerden ödün vermemesi en büyük dileğimizdir. İnanç inanan bir insan için yaşam kaynağıdır,   kutsal olanlar, kutsallıklarını Tanrı’ya olan nispetlerinden alırlar. Bu manada Tanrıya inanmayan insanların kutsallık inançları yoktur. İslam’da ise kutsalın merkezi ve kaynağı Allah’tır. Allah nezdinde makbul olan Peygamberler, Ehli Beyt ve mürşidi kâmiller, evliyalar, şehitler, salihler, ağzı dualı takvalı, kullardır.

Kutsal kavramı; kutsal kitap, kutsal topraklar, kutsal mekânlar, kutsal zatlar, kutsal görev, kutsal emanetler, kutsal ağaç, kutsal mağara vb. gibi tamlamalarda kullanılmaktadır.

Kutsal mekân bütün dinlerde mevcuttur. Kutsal mekânların bünyesinde icra edilen ibadetlerin, ayinlerin, ritüellerin, kurbanların, ibadetlerin çok büyük bir önemi vardır. Kâbe, On iki imamların türbeleri ve Ocak Pirlerinin türbeleri-dergâhları Alevilerin kutsal mekânlarıdır.

 Aslında kutsal mekân sayılan türbelerin ziyaretleri ile Türklerin eski ve köklü inançlarından biri olan “atalar kültü” arasında bir bağ bulunmaktadır.

Kutsal değerlere olan bağlılık, o değerleri sevmeyen, beğenmeyen inanmayanlar tarafından zaman zaman saldırıya uğramaktadır. Düşmanlık ve kin zamanla mezhep, görüş, fikir taassubuna itmekte, en sonunda da görüş mensupları arasında fikri ve fiziki çatışmalar meydana gelmektedir.

Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler, anlatımlar destanlar, efsaneler, halk hikâyeleri, atasözleri, masallar, fıkralar, toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler nişan, düğün, doğum, nevruz, vb. kutlamalar, doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar korunup gelecek kuşaklara miras olarak bırakılmalıdır.

TCK’nınHalkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama başlıklı 216. Maddesine göre :“ (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehli­kenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî de­ğer­leri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını boz­maya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

 Dini değerler bir dinin kitabı, peygamberi, kutsal yerler,türbeler, tarihi mekânladır. Allah insanların hür iradeleriyle tercihlerine ve buna bağlı olarak sorumluluklarına bırakılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Dinde zorlama yoktur….” (2 /Bakara, 256. ayet) 

Her hangi bir dinin, mezhebin inanç mensubu olmak insan haklarındandır. Halka tepeden bakan yöneticilerin, iş adamlarının, elit sınıfın bürokraside önemli mevkileri işgal ettiğini ve çıkar menfaat ilişkisi içerisinde olduklarını öteden beri biliyoruz. Çıkar v e menfaatleri söz konusu olunca ne kanunun nede inançsal tarihsel, kültürel değerlerin onların nezdinde bir önemi olmuyor.

TCK’nın Şerefe Karşı Suçlar,Hakaret başlıklı 125. Maddesinin c) fıkrasına göre  “Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sa­yılan değerlerden ba­hisle, İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.”

1982 Anayasasının Din ve Vicdan Hürriyeti başlıklı 24. maddesi ve Kanun önünde eşitlik başlıklı 10 maddesi gereğince EMMİOĞLU MER. MAD. İNŞ. TAAH. İNŞ. MALZ. MÜH.AKARYAKIT PET. ÜR. TUR. İML. İTH. İHR. TİC. VE SAN. A.Ş yönetimi suç işlemektedirler.

Zor ve baskıya dayalı uygulamaların kimseye faydası olmaz. Hatta din ve vicdan özgürlüğünü engellediği için düşünce ve kültür hayatını da olumsuz etkilemektedir. Ayrıca yaşanan psikolojik şiddet olaylarının hafife alınması hiçbir şekilde kabul edilemez.

Günümüzde devlet memurları ve kamuoyu genel olarakAleviler söz konusu olunca sübjektifve önyargılıyaklaşmaktadır. Hal böyle olunca konular, aklıselim ışığında değerlendirilemediğinden doğru bir sonuca ulaşılamamaktadır.

Kutsal Mekânlar çok fazla önem taşıyan ve özel karakteri ve bütünlüğü tüm şiddet ve kutsala olan saygısızlıklar karşısında korunması gereken mukaddes sevgi bağı olan yerlerdir.

Antalya’nın Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyünde bulunan Abdal Musa Türbesi’nin bulunduğu Dur Dağı’nda veIsparta’nın Senirkent ilçesine bağlı Uluğbey Köyü’ndede mermer ocağı açma girişiminde bulunmuşlardı.

KUTSAL MEKÂNLAR İÇİN EVRENSEL KANUN

2. Madde Kutsal mekânların korunması

“Kutsal mekânlar, onur, bütünlük ve ad ve kimliğine saygı bağlamında, şimdiki ve gelecek nesiller için korunur. Hem dini önem teşkil eden alanlar, hem de toplulukları ve insanlık adına tarihi, kültürel ve ekolojik miraslar olarak korunur. Bu mekânlara saygısızlık edilmez, zarar verilmez, dini topluluklar kutsal mekânlarından zorla alıkonulmaz.

Bir kutsal mekânın korunması gerektiğinde, ilgili yetkililer2, mülk haklarına halel getirmeksizin, bu kutsal mekânın çevresinde koruyucu bölge oluşturma, herhangi bir inşaatı veya oluşumu yasaklama ya da sınırlama seçeneklerini düşünmelidir.

Eğer bir kutsal mekân, milli miras alanı olarak seçildiği için birtakım kısıtlamalara tabi ise, söz konusu kısıtlamalar, ilgili mekânın bir kutsal mekân olarak işleyişini gereksiz yere sınırlamamalıdır.”

10. Madde Kazı çalışmaları ve araştırmalar

“Kutsal mekânlarda yapılan arkeolojik kazılar, ancak mekânı kutsal sayan tüm dini toplulukların ilgili yetkililerinin karşılıklı anlaşması ve istişaresi sonrasında, kanunda açıklandığı üzere ve mekânın dini kullanımına en az müdahale ile yürütülebilir.

Bir mekânın uzak geçmişine ilişkin tarihi bulgular, mevcut mülkiyet ve kontrol düzenlemelerine halel getirmez, bir dini topluluğun mekânla ilgili mutat kimliğinin sorgulanması amacıyla kötüye kullanılmaz.”

Biz Aleviler olarak, tüm insanların, kutsal mekânlarında özgür ve güvenli bir şekilde ibadet yapabilecekleri bir dünyayı istiyoruz.

TARİHİ DİNAMİTLE YOK EDECEKLER

Beykonağı Köyü Kırk Ziyaret mevkiinde tarih öncesinden kent kalıntıları, önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler, aynen korunması gerekli yerlerdir. Ortak mirası korumak, geliştirmek ve nesillere aktarmak çok mühimdir.

Tarihi eserleri korumak yurttaşlık ve insanlık görevidir. EŞEK MEYDANI KAYALIKLARI tarih, kültür ve inançsal mirasın bulunduğu tarihi yerdir. Beykonağı Köyü’nde ki tarihi kalıntılar, kale ve mağaralar kimsenin umurunda değil.

Kültür ve Çevre Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu ve Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulubölgeyi, mağarayı, tarihi kaleyi ve inançsal mekânları incelemeden, yöre halkından habersizce mermerci şirketine ruhsat verilmesi hukuken suç teşkil etmektedir. Maden arama kılıfıyla define avcılığı yapılmaktadır. Bu tarihi yerler birileri tarafından peşkeş çekilmektedir. Hiçbir kamu zararı gözetilmeksizin taş ocağı yapma, mermer çıkarma için “ Çed Gerekli Değildir” raporu düzenlemişlerdir.

 Mermer ocağı açılacak yerin bilinenden çok daha eski çağlarda da insanlara ev sahipliği yaptığı sunakların, KAYA MEZARLARININ, MAĞARANIN  ve KALENİN olduğunu yöre halkı çok iyi biliyor. Eski dönemlere ait çok sayıda kayaya oyulmuş LAHİT MEZARLAR, KAYA MEZARLARI kimler için yok edilecek, bir parça mermer için değer mi ?!..GÖBEKLİTEPE de olduğu gibi tarihi aydınlatacak bilgilerin elde edilebileceği kaçınılmazdır. Mermer ocağı açılacak yer bölgede ve ülkemizde ender rastlanan önemli yerlerdendir.

 KAYALARDA SUNAK İŞARETİ VAR

Sunaklar genel anlamıyla dinsel törenlerin yapıldığı ya da kurbanların sunulduğu yerlerdir. Sunak kelimesi,  “tanrılara adak adanan yer” olarak tanımlanabilir. Beykonağı Köyü Kırk Ziyaret mevkiinde kayaya oyulmuş yuvarlak şekilde birçok sunak bulunmaktadır. Eski tarihi önemi olan kalıntı ve diğer antik bölgelerin işareti olarak değerlendirilmelilerdir. Sunaklar, Gök Tanrı ve Toprak Ana için eski inanç ritüellerinin yapıldığı yerlerdir.

Bir dinden daha fazlası için kutsal sayılan mekânların yasal olarak korunması gerekirken taş ocağı adı altında, usulsüzce yandaş şirketlere peşkeş çekilmesi tarih ve kültür katliamıdır.Tarihi Kale, mağara,  kaya mezarları,lahit mezarlar ve sunaklar taş ocağına kurban mı edilecek ..? Her şey tahrip edilince, yok edilince önem kazanıyor bu memleket de..

MAĞARA VE DAĞ KÜLTÜ

Tozanlı Beykonağı Köyü’nde mağaralar taş ocaklarının tehdidi altında, faaliyet gösterecek taş ocağı mağarayı yok edecek, doğal mirasımıza telafisi olmayan zararlar verecektir.Doğal SİT kapsamına alınarak mutlak korunması gerekir.

Kutsal dağ kültürüne her inançta rastlamak mümkündür. Mağaralar kutsal dağların üzerinde bulunur. Anadolu Alevilerinde ise daha belirgin olarak görülmektedir. Dağlar yaşam hayatımızda da büyük önem arz etmektedir. Her dağın kendine özgü bir efsanesi, hikâyesi, türküsü vardır. Anadolu Erenleri’nin, aziz zatların, yiğitlerin, isyancıların, eşkıyaların mekânı olmuştur. Yöremizde bulunan Asmalı, Dumanlı, Tekeli, Yıldız, Hopaz, Peyik, Asar, Kuyucak  Dağları yöre halkı için vazgeçilmez değerlerdir.

Dağlar bulutlardan su çeker ve bu suyu bünyesinde saklayarak sele engel olur, pınarlardan geri vererek doğaya hayat verir.

Büyük Hun Devleti’nde kutsal Ata Mağarasının bulunduğu bilinmektedir. Devletin ileri gelenlerinin deburadaki törenlere katıldığı ve saygı duyduğuanlatılmaktadır. Göktürk’ler bu mağarada kurbanlar kesip inanç ritüellerini gerçekleştirirmiş.

Göktürk’lerin efsanesinde, dişi kurt çocuğu alıp bu mağaradan içeriye götürmüş ve orada büyütmüştür.Kırgız efsanesinde, ilk ataları Ata Mağarasında bir meleklekle yaşamıştı..Türk’lerin ilk atası olan Ay Ata da yine bir mağarada meydana gelmişti. Mağara ana rahmi vazifesini görmüştü… Moğol’lar dağlara çoğu kez huşu ile bakmış ve bunların çoğunu kutsal saymışlardır..

Müslümanlara kutlu saydıkları  Ashab-ı Kehf mağarası ziyaret edilen kutsal mağaradır. Mekke’de Hz. Muhammed’e ilk vahin geldiği Hıra Mağarası da kutsal ve mukaddestir..

AĞAÇ  KÜLTÜ

Alevi kültüründe doğa ile insan ilişkilerinin meydana getirdiği bir birliktelik vardır. İnsanlar içinde yaşadığı çevreyi arzu ve beklentilerine göre şekillendirip, bu şekillenmiş çevre tarafından kendisini şekillendirir.

Alevilerde doğaya atfedilen kutsallık ve ağaç kültü yaşam ile ölümün şeklini ifade etmektedir. Ağaç figürünün yer altındadağılan kökleri ölümü, yer üstündeki gövdesi dal ve yapraklarıylayaşamıtasvir etmektedir.Hayat ağacı ölümsüzlük ve zenginlikle birlikte hayatın doğurganlığın kaynağını sembolize eder. Bireyin içinde bulunduğu toplumla bağ kurmasını ve dayanışmasını örgütleyen bir durumu vardır.

Evliyaların menkıbelerinde anlatılan kuru ağaç dalı, yanan odun-kösevi, veya asanın yeşermesi  ağaç kültünün ne denli kutsandığının bir belirtisidir. Alevi kültüründe Tanrı-Evren ve İnsan birlikteliği hayat ağacında motife olmuştur.

Dini ve sosyal hayat genellikle bir ağaç etrafında yaşanırdı, şaman ayinleri, şölenler, cenaze merasimleri, toy toplantıları, dua ve adaklarla birlikte yapılan ibadetlerin yanı sıra, ağaç etrafında gerçekleştirilen özel törenler de vardı.

Hayat ağacı inancı dünya genelinde birçok kültürlerde mevcuttur. Hayat ağacı yalnız ağaçtır bütün ağaçlardan büyük ve gösterişlidir. Han Ağaç ve Hakan Ağaç diye de adlandırılmıştır. İnsanlar kutsal bir bağla hayat ağacına bağlıdırlar. Dede Korkut’un bereket, ilham ve yön veren sözleri arasında “Kölgeliçe kaba ağacunkesilmesün..” ibaresi geçer.Kölge-gölge insanların ağaç altında oturmaları,serinlemeleri için sıcak yaz aylarında mekan edindikleri yerdir. Demek ki Oğuzlar da ağaç kültü ve hayat ağacı inanışı vardı.

Ağaç motiflerini çeşitli sanat alanında görmek mümkündür. İbadethanelerde saraylarda, dergâhlarda, evlerde nakış edilmiştir. Halı kilim, dokuma, nakış, ahşap ve taş tezyinatında hayat ağacı motiflerine rastlanır. Sivas’ta ki Gök Medreseportalında ve Erzurum’da ki Çifte Minareli Medrese de hayat ağacı motifleri vardır.

Beykonağı Köyü halkının tabiat ile iç içe yaşamı, çetrefil taleplerden uzak ekolojik dünyası suyun, ağacın doğanın sayesinde hayat bulmaktadır. Zoraki göçün mağdurları arasında yer alan nüfusun büyük bir kesimi olumsuz etkilenmiştir. Bu sorunlu yıllar Tozanlı halkının özgün sosyal, kültürel yapılarını, doğaya atfettikleri değerleri unutturmamalıdır. Doğal kaynakların korunması kalkınmayı da beraberinde getirecektir. Köylerin mekânsal dokularını bozmamak ülke geleceği için mühim bir hadisedir.

Ağaca duyulan saygı insan için, daha temiz ve daha hoşlanabilir bir çevreyi yaratma çabasının ifadesidir. Beykonağı Köyünde Melek Dede ve Kırk Ziyaret Mevkiilerinde 500 yıllık ağaçlar varken.  “2863 sayılı Kanun kapsamında taşınır/taşınmaz kültür varlığı ya da parçasına rastlanmamıştır”   ibaresi menfi anlamda olup gerekli cezai işlemler yapılmalıdır.“Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” raporu ucube bir rapor olup hukuki ve ahlaki değildir.

 MERMER OCAĞI İÇİN BİNLERCE AĞAÇ KESİLECEK

YEŞİL TOZANLI ÇÖLE DÖNECEK

Tozanlı coğrafyası çam, gürgen, pelit, meşe, ormanlarıyla kaplıdır. Bu havzada endemik flora ve fauna türleri bulunur. Hafik ilçesinde bulunan tüm orman alanlarının %50’ si bura bulunmaktadır. Asar ormanı Eşek Meydanı’nda açılacak taş ocağı ile bitişiktir.Orman ve yayla kriterlerini de taşıyan ender yörelerimizdendir.  Beykonağı Köyü’nde yaşayanlar için çok önemli bir geçim kaynağı olan tarım, arıcılık,hayvancık ve seracılık da yapılıyor. Yer altı yer üstü suları açısından da madenciliğin önemli bir olumsuz etkileyecektir.Taş ocağından çıkan dumandan, kimyasal gazlardan, atıklardan, tarım arazileri, su kaynakları ve meraların zarar görecek. Sesten ve gürültüden canlı türleri ve köylüler rahatsız olacaktır.

Hiç bir hususun dikkate alınmadığı, hukuken geçersiz belgelerle, masa başından verilen ruhsatlarla doğa katledilmektedir.  Sahada tüm sorunların tespitine yönelik bir “çevresel etki değerlendirilmesi” yapılmasının gerekli olduğu kaçınılmazdır.

Tozanlı bölgesi Türkiye’nin kültürel mirası açısından da önemli bir bölgedir. Birilerine peşkeş çekilerek bu değerimiz elimizden alınarak, yağmalanmaktadır.“ÇED raporuna gerek yoktur”demek,  dürüst ve adil değildir. Kanunlar vatandaşlar için vardır. Kanun koyucunun hükmüne rağmen, aykırı düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Devlet eliyle adalet katlediliyor.

Köyümüze, meramıza, su kaynaklarımıza ve doğal yaşamımıza sahip çıkalım. Taş ocaklarının kapatılması için mücadelemiz devam edecektir.

TOZANLI’DA KADASTRO ZULMÜ

ATALARIMIZDAN KALMA TAPULU ARAZİLERİMİZİN BİR ANDA YOK SAYILMASI, yıllarca özenle saklanan tapularlımızın iptal edilmesi, tarihi ile övülen emsalsiz bir millet ve milli bir devletin fertlerine yapılan zulümden başka bir şey değildir. İnsanların yaşamları samimiyet ve güven içersinde hayat bulur. Tozanlı’da yapılan kadastro çalışmaları köylülerin devlete olan güvenlerini, zedelemiştir. Türk köylüsü yöneticilerin sözlerine, ilkelerine güven duymamakta, samimi olduklarına inanmamaktadır.

Şehirde rant ve ihaleler bittikçe köylere gözünü diken sermaye mensupları, kanun ve yasalardaki boşluklardan yararlanarak kendi çıkarı için menfaat temin etme yolundalar Orman köylülerinin kalkınmalarının desteklemesi kanunu köylüye bir fayda sağlamamıştır.

Köylü toprağın üstünü ekip biçerken sermaye patronları topraktaki madenlerin hesabını yapmaktadır. Yeni çıkan kanun, “topraktan çıkarılan madenin %98 i yabancının %2 si Türk Milliyeti’nindir..” diyor. Çıkar ve menfaat uğruna kimler neyin planlarını yapıyorlar.’’Sınırsız köy projesi’’de neyin nesi oluyor. Yoksulların en küçük bir felakete bile karşı koyacak güçleri yoktur. Zaten felaket diye nitelenen olaylar çoğunlukla yoksulların, köylülerin başına gelmektedir.

Kadastro çalışmaları sırasında önemli sorunlardan biriside vakıf arazilerinin mülkiyet haklarının ihlalidir.  Vakıf arazilerinin korunması ve vakfiye doğrultusunda işlem yapılması gerekirken bir vurgun ve talan söz konusudur. SİVAS ALİ BABA ZAVİYESİ VAKFI’NIN TOZANLI’DAKİ MEVKUFLARI VAKFIN ADINA TESCİL EDİLMESİ GEREKİRKEN İŞLEM GÖRMEMİŞTİR. Her vakfın bir duası, birde bedduası vardır. Vakfiyede şu beddua vardır …’’her kim ki vakıflarımı tebdil ve tağyir ederse Allah’ın laneti üzerine olsun…’’  Günümüz dünyasında adalet var mı.?  Bildikleri halde gizliyorlar, insanları eziyorlar.

Tozanlı insanı ekonomik bakımından çok zor durumdadır, halk fakirdir. Bir parça arazisi olan tarımla uğraşır yaşamlarını sürdürmek çabası içersindeler. Öğretim ve eğitim yok denecek kadar azdır. Köylerde ki okulların tamamı kapalıdır sağlık ocaklarında ne hemşire nede doktor vardır. Gençlerin hepsi gurbete göçmüşler metropollerde geçim sıkıntısıyla baş etme mücadelesi vermektedirler. Köyde kalan birkaç ihtiyar zor koşullar içersinde birçoğu hasta tedaviye muhtaç durum içersindeler.

TOZANLI’DA BİNLERCE YILLIK TARİH MERMER OCAĞI ADI ALTINDA YAĞMALANACAK !..

Beykonağı Köyü’nde açılacak mermer ocağı proje alanında herhangi bir inceleme yapılmaksızın, proje tanıtım dosyası üzerinden masa başında, şirket yetkilileri ile“ÇED Gerekli Değildir” kararının alındığı, işletilmesi düşünülen taş ocağının ormanlık alana, özellikle su kaynaklarına ve genel olarak çevreye verebileceği olumsuz etkilerin telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır. Tozanlı da yüzlerce köy ve Yeşil Irmak havzasında ki tüm canlılar zarar görecektir.

Tarih öncesi devirlere ait bilim, kültür, din ve sosyal yaşama konu olmuş korunması gerekli, mağara, kale sunaklar ve kaya mezarları yandaş şirketler tarafından yağmalanacaktır.

Alevilerin inançlarına ve ziyaret ettikleri kutsal mekânlara saygısızlık ve saldırı olarak tanımlanacak bu mermer, maden ve define araması derhal durdurulmalıdır.Acil ihtiyati tedbir alınarak maden şirketlerinin buradan kirli elini çekmesi bölgenin turizme açılması, ormanlarımızın ve akarsularımızın korunması, tarihimizin kurtarılması, gerekiyor..

ALEVİLERİN KUTSAL DEĞERLERİ HİÇE SAYILMAKTADIR. 

Tüm bu literatürler ile birlikte tarihi kale, mağara, kutsal değerler, orman ve sular, sözde ÇED raporunda muhtemelen göz ardı edilmiş. “ÇED Gerekli Değildir” raporu her şey olabilir ama kesinlikle insancıl değil! Neden değil? Yıka yıka gidiyor, yok sayıyor, ezip geçiyor. Bu böyle gitmez. Gerekçeleri ne olursa olsun kabul edilemez. Bu nasıl koruma, nasıl tarihi mirasa sahip çıkmak?..

Tarihe kutsal değerlere, kültüre olan düşmanlıkları güvenimizi sarsmıştır.Koruma Bölge Kurulu ve komisyon üyeleri Alevi kültür varlıklarını ne kadar biliyor?Ülke nüfusunun yarısına yakınını oluşturan Alevilerden bir temsilci niçin yok? Görüşülecek konu Alevilerin tarihini ilgilendirdiğinden dolayı ilgili bir kaç üye kesinlikle heyetin içerişinde olmalıdır.

Benim bildiğim Sivas insanı mert olur. Tarihi, kültürü yok ettikleri gibi mertliklerini de mi yok ettiler? Bu bir vicdan meselesidir. Sadece “kanunlar çerçevesinde yapıyoruz”demeleri kendilerini aklamaz. Çok açık ki Alevilerin kutsalları söz konusu olunca mevzuat uygulanmıyor. Kaldı kikanunlarımızın da Türk halkına özgü olması gerekmez mi?!

“Daha fazla kazandıracağız ve kazandıracağız,  boşuna mı bu siyasetin içerisine girdik’’ diyenler, var olan kazançlarını da, itibarlarını da yitireceklerdir. Bin bir türlü Alicengiz oyunları dönüyor.  “ÇED Gerekli Değil” kararı ile bu işler oldubittiye getiriliyor. Kararı veren sözde komisyon üyelerinin vicdanı hiç rahatsız olmayacak mı? Bu tarihi yerlere yasalara aykırı olarak belge verenler her kim olursa kanunen suç işlemiş sayılırlar.Mermer ve taş ocakları kapatılsın birilerinin çıkarı uğruna toprağı susuz bırakmaya, yer altı su rezervlerini kurutmaya, geleceğimizi ve kutsal değerlerimizi yok saymaya kimsenin hakkı yok. Köyümüzde mermer ocağı istemiyoruz..      

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Erdal 13 Eylül 2019 / 22:19 Yanıtla

EMMİOĞLU DEFOL GİT KÖYÜMÜZDEN

Mermer ocağını al başına çal
Emmioğlu defol git köyümüzden
İster padişah ol isrersen kral
Emmioğlu defol git köyümüzden

Sorumlu bürokrat sorumlu bakan
Sesimizi duysun vali kaymakam
Bizim değerimiz burdaki makam
Emmioğlu defol git köyümüzden

Buralar Alevi inanç bölgesi
Ahı gözü Melek dede türbesi
Mihman eder doğru gelen herkesi
Emmioğlu defol git köyümüzden

Uçan kuşlar haber versin saraya
Cumhurun başkanı gelsin buraya
Nerde o akiller girsin araya
Emmioğlu defol git köyümüzden

Yokmudur insana inanca saygı
Vatandaş tedirgin artıyor kaygı
Böyle bir talana dur desin yargı
Emmioğlu defol git köyümüzden

Emiroğlu derki ölüler sağlar
Kalkarsa ayağa aşılır dağlar
Sahipsiz değildir bizim oralar
Emmioğlu defol git köyümüzden

Aşık EMİROĞLU
23 07.2019